küçük iskender facebook ilişikliği

"sanalla gerçek arasındaki kesin ayırımı, o ince çizgiyi bulmak gerekiyor; yoksa çekim kuvveti yüksek olan her iki taraf da kişinin benliğinde onarılmaz yaralar açabilir." diyor İskender, "lucifer'ın bisikleti"adlı kitabının 34. sayfasının 21. satırında..

Gerçi çoğu kişi bu sözü biliyordur fakat hangi kitapta, hangi başlıklı yazıda olduğunun bilinmediği kesin kadar ciddi bir ihtimal
olsa gerek; zira şu sıra sanal çılgınlığın içine aldığı en edebi isim Küçük İskender. Herkes İskender'e ait bir şeyler paylaşmakta,

kelimeler internet vasıtasıyla il il, ilçe ilçe, beyin beyin, kalp kalp dolaşmakta
Küçük İskender iletisi paylaşmamak neredeyse ayıplanmakta...



peki ya kaç kişi kitap alıyor? bence sorgulanması gereken bu.



peki bu durum ayıplanması gereken bir şey mi? yanlış mı? olmamalı mı?
işimiz bunların cevabını bulmak değil, çünkü edebiyat sanalda olmaz, facebookta paylaşılmaz diye bir durum yok. olmamalı da.

ama işin ilginç yanı, bu durumun"eski" ya da "gerçek" iskender okuyucuları üzerindeki etkisi.



bu bahsettiğimiz kesiminin bu durumdan son derece rahatsız olduklarını söyleyebiliriz, çünkü onlar özel olduğunu (bence de öyle) düşündükleri yazarlarının bu denli popülerkültüre katılmasını hoş karşılayamazlar. mesela serdar ortaç dinleyen, adı ve kapağı güzel olduğu için kitap alan ve okumadıkları halde ellerinde kitapla gezen insanlar ile paylaşmak istemezler, o büyülü yazarlarını...



iletilerine "bebeim, dadlııımm, aşşkitoom" yazan kişilerin "kar, sokak çocuklarının kokainidir" (bknz: lucifer'ın bisikleti s:182)lafını anlayabileceğini düşünmezler çünkü..



bazen düşünmüyor değilim,

Nazım günümüzde yaşasa facebook kullanır mıydı?
ya da msn adresi alıp Orhan Veli'yi listesine ekler miydi?

Orhan Veli, Gemlik'e doğru denizi Google Eart'dan mı görürdü?

ya da tüm bunlar suç mu olurdu?

ne garip.



erdalmutluer
ekim2010